İnternet Yönetişimi ve Ardındaki Eşitsizlikler

    İnternet çoğumuzun bildiği üzere ülkelerden, kurumlardan bağımsız, eşit bir yapı. Sahibi yok, tek bir elden yönetilmiyor. Peki bu kadar büyük bir yapı nasıl işliyor? Ya da soruyu şöyle sorsak, belki de gündelik hayatımız için en önemli parçalarından biri olan bağlı olma (connected) durumunun sağlayıcısı olan internetin, birilerin tarafından yönetilmesi gerekmez mi, böylesine önemli bir yapıyı yönetimsiz mi bırakmalıyız? Sanırım bu soruları cevaplamadan önce iki şeyi düzeltmek faydalı olacaktır. İnternet yönetilemez bir yapıdır, mutlak bir sahibi yoktur. Bu nedenle internet yönetimi değil, internet yönetişimi demeliyiz (governance). Yani kamu, özel sektör, sivil toplum kuruluşlarının etkileşimine ve ortaklığına dayanan bir yönetim tarzı vardır. İkinci düzeltilmesi gereken şey ise şudur, internet asla eşit değildir, karar verme mekanizması güçlü özel sektör ve kamu yararına işler.

 



     Günümüzde internet yönetişimdeki eşitsizlikler, karar veren mercilerin kimin, hangi bilgiye, ne zaman ulaşabileceğini belirliyor. Çoğu internet yönetişim kararları sanılanın aksine büyük ve güçlü devletler tarafından değil, özel sektör kuruluşları tarafından veriliyor. Yine bu özel sektör kuruluşları geniş politik olaylarda da etkin birer aktör olmakta. Bunun en iyi örneklerinden biri WikiLeaks olaylarıdır. WikiLeaks hassas diplomatik verileri sızdırmaya başlayınca, WikiLeaks’e bedava DNS servisi sağlayan kurum bu servisi sağlamaktan vaz geçmiştir. Keza Amazon’da, sızdırmalar sırasında WikiLeaks’e verdiği bulut hizmetini durdurmuş ve WikiLeaks web sayfası bir süre ulaşılamaz duruma gelmiştir. Özellikle Amerika gibi ülkeler basın ve ifade özgürlüğü gibi anayasal süreçleri korumak zorunda olsalarda, özel sektör bu gibi yasalara ve haklara uymak zorunda değildir. Fakat bu çift taraflı bir ilişkidir. WikiLeaks örneğinde özel sektör kamuyu korumuştur, aynı şekilde kamunun da özel sektörü koruduğu örnekler vardır. Mesela iki ünlü şirket Amazon ve Patagonia adlarını Güney Amerika’daki coğrafi bölgelerden almaktadır. Bu coğrafi bölgelerin yöneticileri gerekli yerlere şikâyette bulunarak amazon.com ve patagonia.com adlı domain’leri almak istemiştir, aynı adlı kurumlar ise buna karşı çıkmıştır. Peki burada kim haklıdır? Bugün herhangi bir kurum vatican.com domain adına sahip olabilir mi? Peki, Amazon ve Patagonia yönetimleri yeterince güçlü ve söz sahibi yönetimler olsaydı, şu an amazon.com’un sahibi kim olurdu? Görüldüğü üzere internet, özel sektör-kamu ilişkisi işin içine katıldığı taktirde, eşit denilebilecek bir yapı değildir.

 

    Özel sektör kuruluşları çoğu durumda kendi kar marjlarını düşünmektedir, bu da doğal kabul edilebilecek bir amaçtır. Fakat ya bu amaç için alınan kararlar bazı insanların bilgiye ulaşmasını engelliyorsa? Peki ücretini ödediğiniz bir mobil internet servisini kullanırken, aslında servis sağlayıcınız karını maksimize etmek istediği için, bazı uygulamalara erişiminiz engelleniyorsa? İnsanların bilgiye ulaşma hakkı ve ifade özgürlüğü belki de mahremiyet konusundan sonra internet yönetişiminde en çok konuşulan konulardan ikisidir. Kişilerin mahremiyeti kesinlikle başlı başına kendi ile ilgili bir yazıyı hak edecek bir konu olduğu için bu yazıda değinilmemiştir. Birçok ülke, bilgiyi edinme hakkının bir anayasal hak olduğunu kabul etmiştir, fakat bir önceki paragrafta görüldüğü üzere bu özel sektörün pek ilgisini çeken bir madde değildir.

 

    Özel sektör asla tamamen şeffaf ve nötr değildir (Network Neutrality). Network Neutrality’nin ele aldığı sorun şudur, internet servis sağlayıcılar kendi ağlarında belirli trafikleri ve servisleri yasaklama, önceliklendirme veya geciktirme(delay) yetkisine sahip midir? Pek çok servis ve trafik türü, servis sağlayıcı ağlarında manipüle edilebilir. Mesela BitTorrent gibi P2P dosya paylaşımı servisleri engellenebilir, çünkü bu servisler çokça korsan film, müzik, oyun paylaşımları için kullanılmaktadır. Örnek vermek gerekirse Amerika’nın en büyük iki servis sağlayıcıları olan Verizon ve AT&T’nın geçmişte yaptığı uygulamalardan bahsedilebilir. Bu iki servis sağlayıcıda hem internet hem de sabit hat hizmeti vermektedir. Ses (voice) iletişiminin IP üzerinden taşınması ile hayatımıza Voice-over-IP (VOIP) teknolojisi girmiştir. Yani kullanıcılar internet üzerinden bazı servisleri kullanarak arama, görüntülü görüşme yapabilmektedir. Bu Verizon ve AT&T gibi sabit hat sağlayıcılarının pek işine gelen bir durum değildir çünkü hem kullanıcılarının bu sabit hatları kullanma oranı azalmıştır, hem de bu kurumlar kullanıcılarının kullandığı Skype gibi servislerin trafiklerini ağlarında taşımak zorunda kalmışlardır. Şuna da belirtmekte fayda vardır ki ses(voice) ya da video trafiği gecikmeye pek toleranslı trafik türleri değillerdir, dolayısı ile bu tür trafikler servis sağlayıcı ağlarında önceliklendirilmelidir. Yani VOIP uygulamaları (Skype, Whatsapp), sabit hat sağlayıcıları için birer külfettir. İşte bu durumda Verizon ve AT&T, 2000’lerin ortalarında VOIP üzerinden çalışan Skype gibi uygulamaların kullanılmasını istemedikleri için bu servisleri ağlarında yavaşlatmış, gecikmeye uğratmış, yeri geldiğinde de engellemişlerdir. Bu gibi servislerin günümüzde, bu tip manipülasyonlara uğraması artık kabul edilemez sayılabilir ama Network Neutrality’nin sorguladığı şey hala geçerlidir. Sinema paketi servisi veren Turkcell’in, kendi ağında Netflix, Hulu gibi servislerin trafiğini yavaşlatma hakkı var mıdır? Turkcell kendi karını düşünürken, kullanıcılarının bilgiye erişme hakkını kısıtlayabilir mi, yoksa kullanıcıların istediği içeriğe erişebilmesi her şeyden önce mi gelir? Ayrıca bazı servislerin kısıtlanması, mesela BitTorrent, hem ifade özgürlüğünü hem de yenilikleri ve inovasyonu zarara uğratmaktadır. İnternet yönetişimi, Network Neutrality sorununa bir çözüm getirememiştir.

 

    İnternet yönetişimindeki eşitsizlik sadece özel sektör-kamu arasında değildir. Yönetişimdeki oligarşik yapı bazı kurumların gücü ellerinde tutmasını sağlamaktadır. Bunun en iyi örneklerinden biri büyük servis sağlayıcıların diğer küçük servis sağlayıcıların, kendi alt yapılarını kullanıp kullanamamasına karar vermeleridir. Günümüzde Tier 1 olarak adlandırılan AT&T ve Deutsche Telekom gibi büyük servis sağlayıcıları, belirli coğrafi bölgelerin büyük bir bölümünde etkindir. Tier 2 ve Tier 3 olarak adlandırılan servis sağlayıcılar, Tier 1 servis sağlayıcıların alt yapısından yararlanmaktadır. Bu yapı aşağıdaki görselde anlatılmaktadır. Tier 1 servis sağlayıcılar, alt yapısını kullanan diğer Tier’lardaki servis sağlayıcılardan ücret almaktadır ve pek tabi kendi altyapılarını kimin kullanabileceğine karar verme yetkisine de sahiptirler. Bu dominant durum, özellikle gelişmekte olan ülkelerde çok iyi gözlemlenebilmektedir. Örnek olarak Gana’da devletin sahip olduğu bir servis sağlayıcısı olduğunu, ülkede başka bir servis sağlayıcı olmadığını varsayalım. Yeni bir servis sağlayıcı daha iyi bağlantı kalitesi ve daha ucuz bir servis vermek isteyerek bir girişimde bulunmak istediğinde öncelikle alt yapısındaki trafiğin dünyanın geri kalanı ile iletişime geçebilmesi için daha büyük (Tier 1 ya da Tier 2) bir servis sağlayıcı ile anlaşması gerekmektedir. Ve Gana’nın yer aldığı coğrafyada, bu servis sağlayıcının dünyanın geri kalanı ile haberleşebilmesi için tek bir Tier 2 servis sağlayıcı ile anlaşabileceğini varsayalım. Doğal olarak bu Tier 2 sağlayıcı Gana’da mevcut olan, sahibi devletin olduğu diğer servis sağlayıcının da trafiğini taşıyor olacaktır. Peki ya Tier 2 servis sağlayıcı, Gana devlet yöneticileri ile olan iyi ilişkilerinden dolayı, yeni, daha kaliteli ve daha ucuz hizmet verecek olan servis sağlayıcının, kendi alt yapısını kullanmasına izin vermezse? Böylece aslında bu yeni servis sağlayıcı hiç var olamadan yok olacaktır, çünkü dünyanın geri kalanı ile konuşma şansı yoktur. Bu durum aslında Gana vatandaşlarının daha iyi ve daha ucuz bir servise erişimini engelleyecektir. Ayrıca ülkedeki tek servis sağlayıcının sahibi Gana yöneticileri olduğu için hangi servisin, trafiğin ülkede erişilebilir olduğuna karar vermeleri, trafiğin izlenmesi ile (DPI) vatandaşların fişlenmeleri gibi olaylarında önü açılacaktır. Bu gibi bir ortamda temel insani haklar olan, ifade özgürlüğü ve bilgiye ulaşma hakları önemli bir şekilde kısıtlanabilir. Aslında bakılırsa bu Gana örneği bir senaryo değildir ve Afrika kıtasındaki pek çok ülkede bu örnek gözlemlenebilir. Sonuç olarak Tier 2 veya Tier 1 olarak kabul edilen büyük servis sağlayıcıların kararları görece olarak daha küçük servis sağlayıcıların ve hatta bu örnekte görülebileceği gibi ülkelerin geleceğini etkileyebilmektedir.

 

Tier 2 network - Wikipedia

 

    Günümüz dünyasında internetsiz olmak artık düşünülemez. Bu kadar önemli bir yapı ve teknolojinin kontrol altında olması gerekmez miydi? Belki de zaten tek bir elden yönetilemediği için bu kadar büyük ve önemli bir yapı. Her ne kadar tek bir elden yönetilmiyor olsa da yukarıdaki örneklerde görüleceği gibi, internet yönetişiminde karar mercilerinin olduğu aşikâr. Çağımızın en önemli kaynağı veridir. Bu veriye sahip olan kurumlar ve şirketler bu karar mercileridir. Ve bu çoğu zaman yanlı karar verme mekanizması insanların bilgiye erişip erişemeyeceklerini, nasıl erişeceklerini etkiler durumda. Gelişen teknoloji ve internetin kullanımının artması ile birlikte, karar veren mercilerin gücü ve yanlılıkları da artmakta. Sadece özel sektör değil, internet yönetişiminde devletlerde daha totaliter rejimler benimsemektedir. Bu durum kişilerin bilgiye ulaşma, düşünce ve ifade özgürlüğü gibi anayasal haklar ile tezat oluşturmaktadır. İfade özgürlüğü ile kamusal düzen, bilgiye ulaşma hakkı ile fikri mülkiyet hakkı, basın yayın özgürlüğü ile ulusal güvenlik, kişisel mahremiyet ile veri paylaşımına dayalı işletme modelleri arasındaki çekişmelere bir çözüm getirmesi gerekmektedir. Bu karşıt konuların birlikte var olması pek mümkün değildir fakat sistemin devamlılığı ve kişisel hakların korunması için internet yönetişiminde bu sorunlara çözüm bulunması gerekmektedir. Belki de yukarıda ki sorunların asıl nedenleri kapital peşinde her yolu mübah gören özel sektör ve totaliter internet yönetimi isteyen ülkelerdir…

 

           

Ali ÇOLUK

 

https://www.linkedin.com/in/ali-coluk/

 

 

 

Yorum Gönder

0 Yorumlar